5.05.2025 12:27:00

Muammer KILIÇ

Berber Koltuğundan Kürsüye: Erzurumlu Naim Hoca

Her mahallenin bir berberi olur… Ama her berberden bir hoca çıkar mı?
Çıkmaz.
Ama Erzurum'da çıktı!
Çünkü mesele sadece saç-sakal tıraşı değil; gönül tıraşı yapmaktı.
İşte o gönülleri usturayla değil, tebessümle düzelten adamın adıydı Naim Hoca.
Vaaz kürsüsünde traş önlüğünü çıkarıp çıkarmadığını kimse bilmezdi ama, bildiğimiz bir şey var:
O kürsüye çıktığında cemaat gülümseyerek dinlerdi. Çünkü o anlatırken hem güldürür, hem düşündürürdü.
Bazı hocalar cehennemle korkuturdu; o, samimiyetiyle cenneti hatırlatırdı.

Buyurun, şimdi hep birlikte Berber Naim’in hikâyesine bir traş köpüğü mesafesinden bakalım…

Erzurum…
Tarihiyle, kültürüyle, yiğit insanlarıyla bilinen bir diyar. İşte o kadim toprağın bağrından çıkan, hem berber koltuğunda hem vaaz kürsüsünde kendine yer bulan müstesna bir isimdi Naim Hoca.

Gençlik yıllarından itibaren toplumun her kesimiyle gönül bağı kurmuştu. Camii cemaatinden esnafa, arkadaş çevresinden devlet erkânına kadar kim onu tanıdıysa, gönülden bir sevgiyle tanıdı. Çünkü o kimseyi kırmadan uyarır, nasihat ederken incitmezdi. İyiliğe teşvik eder, kötülükten sakındırırken bile yüzünde tebessüm eksik olmazdı.

Hocalığı da bir başka mütevazılık örneğiydi. Kendini hiçbir zaman “olmuş” saymadı. Kürsüye çıktığında dahi hocalığı kendine yakıştırmazdı. Berberliğini hiçbir zaman inkâr etmedi, tam tersine onurla taşıdı. Bu tevazunun içinden zaman zaman nükte de yükselirdi:

“Asıl hocalar aşağıda oturir, berber Naim kürsüde vaaz verir! Berber Naim’den hoca olursa, artık gerisini siz düşünün.”

Bir başka seferinde ise, latifeyi hikmetle harmanlamıştı:
“Bak şimdi Solakzade içeri girse, görse ki berber Naim kürsüde vaaz edir, eyvah ey! Gargalara kalan dünya bu!”

Doğaldı. Samimiydi. Yapmacıklıktan uzak duruşu, yalansız tavırları, her geçen gün gönülleri daha da kazandı. Öyle ki, devlet adamları bile gelip kendisine danışır, ondan hikmetli sözler devşirirdi.

Ve tabii, dillerden düşmeyen sözleri vardı. Her biri ayrı bir iz bıraktı:
“Ola uşah, Allah görir, bilir!”
“Digget et Müslüman!”
“Ellem gullem yoh!”
“Dalgayı değiş!”
“Benim bir halım var!”
“Allah Allah! Eşhedü en lâ ilâhe illallah!”

Unutulur mu hiç Naim hocanın güzel hatıraları?
Bir gün, mahallenin birinde biraz hararetli bir tartışma çıkar. Öyle böyle değil, mahalle kahvesi karışır, herkes birbirine ters bakar olmuş. Büyükler küs, küçükler gergin.
Belediye mi çözsün, imam mı nasihat etsin, jandarma mı devreye girsin derken...
Birisi demiş ki: “Naim Hoca’yı çağıralım. O hem berber, hem hoca, hem de arabulucu!”

Çağırmışlar Naim Hoca’yı.
O da gelmiş, elinde tespih, yüzünde tebessüm, dilinde her zamanki gibi bir nükte:
“Yahu siz neyi paylaşamadınız ki? Fırçayı mı, sabunu mu? Yoksa traş sırasını mı karıştırdınız?”
Gülüşmeler başlamış. Hoca konuşmaya devam etmiş:
“Ola uşah, bu dünya kimseye kalmamış. Siz birbirinize kalın bari. Birbirinize sahip çıkmazsanız, gül gibi memleket kurur. Hem unutmayın… Ellem gullem yoh! Dalgayı değişin!”
İki taraf da önce başını yere eğmiş, sonra başını Naim Hoca’ya çevirmiş…
Ardından el sıkışmalar, sarılmalar, helalleşmeler...

Naim Hoca’nın o gün orada ettiği birkaç söz, belki aylarca süren küslükleri bitirmişti.
Ne tokat attı, ne bağırdı.
Sadece konuştu. Ama öyle bir konuştu ki, herkes gönlünden tokat yemiş gibi oldu.

İşte buydu onun büyüklüğü…
Berber aynasında sadece sakal değil, kalp de düzelirdi onun yanında.

Naim Hoca sadece bir din adamı değildi. O, halkın ta kendisiydi. Mahallede bir ağabey, camide bir rehber, sohbet meclislerinde bir gönül dostuydu. Hayatıyla da sözleriyle de ardında iz bıraktı.

Şimdi o aramızda değil belki ama, ismi geçtiğinde yüzlerde beliren tebessüm hâlâ onunla…
Berber Naim…
Yani bizim Naim Hoca…
Sen gittin ama sözlerin, hatıran, samimiyetin gönüllerde yaşıyor hâlâ…

Kıymetli okurlarım, berber koltuğundan kürsüye uzanan bir ömrün izini sürdük bugün; samimiyetiyle, tevazusuyla, vakarıyla hafızalarda yer eden bir ismi birlikte andık: Naim Hoca’yı.
O, yalnızca yaşadığı döneme değil, ardında bıraktığı söze, hâle ve hatıraya da iz bırakanlardandı.

Köşemizin bugünkü konuğu her ne kadar bu dünyaya veda etmiş olsa da, bizler onu kelimelerin gücüyle bir kez daha yaşattık. Ve söz veriyoruz: Bir sonraki yazımızda yine unutulmaz simalara, iz bırakan hayatlardan renkli kesitlere yer vereceğiz.

Çünkü bu köşede; bazen bir tebessüm, bazen bir ders, bazen bir hatırayla yeniden buluşacağız.
Yeni hikâyelerde görüşmek üzere…

Kalem bizde, gönül sizde kalsın.
 

Yazar

Muammer KILIÇ 
 


CHP'li Bulut'tan Tepki

Kulislerde Fırtına

Endonezya Cumhurbaşkanı Subianto Külliye'de

Destici'den Özgür Özel'e Sert Tepki...

"CHP'li Belediye Başkanları Evlendi: Muğla'da Tarihi Nikah ve Sosyal Medya Paylaşımı"

Altun; Boykot Girişimleri Akamete Uğradı

MHP Bandırma’da Ramazan Coşkusu: Birlik ve Beraberlik Sofrası"

Nuri Aslan İBB Başkan Vekili Seçildi

Eyüp Ertal, Adaletin, Hukukun ve Demokrasinin Yanındayız

Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Siyasi Partilere Çağrı..!

Bakan Bolat: Kent lokantasına değil, Vedat Milor'a soruldu!

İmamoğlu düğmeye bastı! Cumhurbaşkanı adaylığı için resmi başvurusunu yaptı

Togay Çoban ile Esenyurt'a Büyük Yatırımlar: Eğitim, Sağlık ve Altyapıda Yeni Dönem

15 Temmuz Federasyonu Mazbata Töreni: İstanbul’da Görevler Devredildi

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.